İŞTE O YAZI:
Kıbrıs'ta yıllardır süregelen bölünmüşlük, ada halklarının günlük yaşamlarını ve uluslararası ilişkilerini şekillendirmeye devam ediyor. Son olarak, Güney Kıbrıs’ın Kuzey Kıbrıs’a günübirlik geçen turistlere yönelik engelleme çabaları, bu gerilimi yeni bir boyuta taşıdı. Başbakan Yardımcısı ve Turizm, Kültür, Gençlik ve Çevre Bakanı Fikri Ataoğlu'nun yaptığı açıklamalar, sadece Kıbrıs Türk halkı için değil, tüm Avrupa için kritik bir sorunu gündeme getiriyor: Seyahat özgürlüğü ve serbest dolaşım hakkı.
Güney Kıbrıs’ın, Avrupa’dan gelen turistlerin Kuzey Kıbrıs’a geçişini engellemeye yönelik TUI tur operatörü ile yaptığı anlaşma, yalnızca ekonomik ve sosyal sonuçları itibarıyla değil, temel insan hakları açısından da endişe verici bir gelişme. Avrupa Birliği’nin kuruluş ilkeleri arasında yer alan serbest dolaşım ve seyahat özgürlüğü, bu tür kısıtlamalarla büyük bir darbe alıyor. Kıbrıs Rum Yönetimi'nin bu girişimi, Avrupa'nın temel değerleriyle çelişmekle kalmıyor, aynı zamanda adadaki çözüm arayışlarına da ciddi zarar veriyor.
Kıbrıs, coğrafi olarak küçük, ancak tarihi ve kültürel olarak zengin bir ada. Turizm sektörü, hem Kuzey hem de Güney Kıbrıs için büyük bir ekonomik kaynak olmanın ötesinde, adadaki toplumlar arası ilişkileri geliştirebilecek bir potansiyele sahip. Turizmin, adadaki farklı kültürlerin bir araya gelmesine, etkileşimde bulunmasına ve barış sürecine katkı sağlamasına olanak tanıdığı bir gerçek. Ancak, Güney Kıbrıs’ın aldığı bu tür önlemler, yalnızca turistlerin seyahat özgürlüğünü kısıtlamakla kalmıyor, aynı zamanda ada halkları arasındaki mevcut ayrışmayı daha da derinleştiriyor.
Ataoğlu’nun da belirttiği gibi, bu tür kısıtlamalar Kıbrıs Türk toplumunun yıllardır maruz kaldığı izolasyonları daha da körüklüyor. Ada halkları arasında kurulması gereken köprüleri yıkıyor ve gelecekte olası bir birleşme ya da çözüm arayışlarına engel teşkil ediyor. Bu, yalnızca Kıbrıs için değil, tüm Doğu Akdeniz bölgesi için de tehlikeli bir gelişme.
Turizmin, barışın ve toplumsal uzlaşının en güçlü araçlarından biri olduğu unutulmamalı. Ada genelinde turizme getirilen her engel, Kıbrıs’taki çözüm umutlarını biraz daha zayıflatıyor. Güney Kıbrıs’ın bu adımı, yalnızca turistlerin değil, tüm Kıbrıs halklarının özgürlüğünü kısıtlayan bir girişimdir. Avrupa Birliği ve uluslararası toplum, bu tür uygulamalara karşı sesini yükseltmeli ve Kıbrıs’ın iki tarafı arasında barışçıl bir çözüm bulunması için çaba göstermelidir.
Güney Kıbrıs’ın turizm sektörü üzerinden uygulamaya koyduğu bu yeni kısıtlama, sadece ekonomik değil, aynı zamanda etik bir sorundur. Adadaki barış ve çözüm sürecine zarar veren bu tür girişimlerin, uzun vadede kimseye fayda sağlamayacağı aşikardır. Kıbrıs’ta kalıcı bir barışın yolu, halklar arasında köprüler kurmaktan ve bu tür engelleri ortadan kaldırmaktan geçiyor.